19 Ekim 2012 Cuma

Nickname üzerine bir ağıt


Birçok arkadaşımızın ısrarı üzerine, havalı nickname oluşturma konusunu enine boyuna araştırdım. Msn messenger listesinde dört basamaklı hanelerde arkadaşı olan insanlarla konuştum, başarılarının sırlarına haiz olmaya çalıştım, öte taraftan Msn messenger listesinde daha iki basamaklı arkadaş sayısına ulaşamayan arkadaşlarımızın dertlerine kulak verdim. Her türlü arkadaşlarımız için ise nickname konusu adeta bir eşik, düzgün nickname'e sahip olan arkadaşlarımız, arkadaşa arkadaş demez iken; ne yazık ki kötü nickname'e sahip arkadaşlarımız arkadaş listelerinden birer birer engellenip silinmişler. Peki nedir bunun büyüsü? Güzel nickli doğulur mu, yoksa güzel nickli mi olunur? Umarım dertlerinize derman olabilecek araştırmamın sonuçları herkesin düzgün bir nickname'e sahip olabileceğini kanıtlıyor ayrıca, herkesin kendi nickini yapması için bir de yöntem gösteriyor!!!

Birkaç adımda havalı nicklere ulaşma yolları...

* Öncelikle kötü nickname bir kader değil. Bunu tekrar tekrar okuyun ve seni yenicem msn diye 3 defa bilgisayarınıza karşı (tabii ki internet kafe de kullanan arkadaşlarımız ise internet kafenin bilgisayarlarına karşı) haykırın. En önemli bölüm olan psikolojik altyapıyı artık hazırladınız.

*Havalı bir nickname adeta bir isveç saati gibi birçok parçadan oluşur ve bunların kendi uyumundan dolayı o muazzam ambiyansı yaratır. Ben yeni başlayan arkadaşlarımız için bu yazıyı hazırladığımdan sadece 4 parçalı nickname oluşturma mertebesine kadar çıkacağım, fakat kendini bu yazı sonunda hazır hisseden arkadaşlarımız özgün ve daha kompleks nickname yaratmakta özgürdürler.

*4 parçalı nickname

-sıfat
-zamir
-pozitif yapısallık (sayılar bölümü)
-son olarak sürreal işleme teknikleri ya da simgesellik

* Öncelikle kendimize bir adet sıfat seçmemiz gerekmektedir, bu sıfat özel olarak kendimizi yansıtıyor ise, yapacağımız nickname'in inandırıcılığı ve etkileyiciliği de bir o kadar artacaktır. Burayı örneklemek gerekirse; deli, çılgın, crazy, aşık, fırtına, galatasaraylı, yalnız, yanlış, olgun, dolgun vs gibi kelimelerimiz istediğimiz sıfatlanma işlemini son derece uygun bir biçimde yerine getirebilir.

* Akabinde seçtiğimiz sıfata eklenicek olan adıl (zamir)'i seçmemiz gerekir ki, kelimesel olarak tamamen zamir olması şartı yoktur, sadece insani olarak bizim durumumuzu anlatması nickname'in tamamlanması açısından büyük rol oynar. Bunu örneklemek gerekirse; oğlan, kız, girl, boy, adam, madam, senior, kahraman, kovboy ve daha niceleri istediğimiz adıl işlemini yerine getirecektir.

* Nickimizin önemli parçalarından biri olan sayı bölümü ise birkaç opsiyon üzerine kuruludur. Bu sayı kısmında çok olarak görülen birkaç davranış vardır, bunlardan bazıları; doğum tarihi, nick'in oluşturulduğu yıldaki yaş, nick sahibinin il plaka kodu, tarihten esinlenilmiş padişahlık sıra kodu, cinsel içerikli sayılar ya da şeytan ayetleri sayısı olarak kabul edilen 666 sayısı. Burada elde ettiğimiz sayıyı isteğe göre "-", "_" veya direk olarak daha önceki adımlarda elde ettiğimiz nick parçalarına ekleyebilirsiniz.

* Son kısım olarak, belkide en farklı olacak bölüm olarak nickimize genel olarak simetrik, bazen asimetrik, bazen sürreal bazen ise gerçek simgelerin eklendiği bölüme geldik. Simgeler kısmını genel olarak kalp, kırık kalp, gül, solmuş gül, yarasa, ay-yıldız ile msn messenger'ın kendi smiley bölümünden ekleyebileceğimiz ifadelerle renklendirebiliriz. Çok sık kullanılan, çok rağbet gören bir yöntemdir, özellikle simetrik olarak bir ya da birden fazla gül, kalp, kırık kalp eklemek, populer msn listesine sahip olan arkadaşlarımızın en büyük silahları arasında.

Tabiki bu yöntem görsel bir şölen dahi olsa herkesin taklit edebileceği bir yol olduğu için gerçek ustalar bu konuda ayrılırlar. ASCII karakterleri dediğimiz birçok harfin değişik kombinasyonlarıyla birçok arkadaşımız adeta nicklerini bir görsel ziyafete çevirebilirler. Yine bu yöntem de simetrik ve asimetrik olarak kullanılsa da en yaygın olan kullanımı simetrik olanıdır. Bunlardan örnek vermek gerekirse



]·._.·´¯)

O.o°

«(·´¯`·.·÷×

(×´¯`v^·· ·

_)-,.-~*'¨¯¨'*·~-.¸

]^-- - -

•·.·´¯`·.·•

`·.¸¸.·´´¯`··._.·

(¯`·._)

¯¨'*·~-.¸¸,.-~*'

¨‘°ºO



Yukarıda belirtilen sürreal sanat eserleri nickname'inizi ortasına yazmanız ile birlikte artık sizin bir parçanız olacak ve msn deneyiminden en yüksek düzeyde keyif alıcaksınız.

* Son olarak değinmem gereken bir konu ise konuya açıklık getirmek için olucak, ilk basamaklarda anlattığım yollarla kendimize bir nickname seçelim, mesela; sıfat: crazy, zamir: boy, memleket: yalova;

şimdi nickname'i oluşturmaya başlayalım,

crazyboy_77 hiç de havalı durmuyor değil mi? Zaten daha nick oluşturmanın sonuna gelmedik, şimdi elimizdeki yazısal olan kısmı güzel hale getirme zamanı. Yine birkaç adımımız var;

* Türkçe karakterleri ingilizce karakterler ile değiştirme; örnek verecek olursak,
sıfat olarak seçiceğimiz şımarık'ı, shimaric şeklinde, zamir olarak seçeceğimiz çocuk kelimesini, chochuck şeklinde yazmak gibi.

* Elimizdeki değiştirilmiş-ya da aslını sakladığımız nickteki harfleri bizim alfabemizde olmayan ve daha havalı harflerle değiştirmek, örnek; B=ß, a=@, e=€, H=н, a=α, d=∂ f=ƒ R=я c=¢ sadece birkaç örnek olup, özellikle kiril alfabesi bu konuda incelemeye değer bir kaynak niteliğindedir.

* Sadece bunlarla kalmayıp elimizden geldiğince harflerin üzeri noktalı hallerini kullanmaya çalışmalıyız. Almanca, ve İsveçce bizim için yine bir kaynak mahiyetindedir.

* Yer yer ses çoğaltması yapmalıyız. Örnek; crazy, crazzzyyy; girl, giirrllll vs.

Şimdi artık elimizde olan her şeyi birleştirme zamanı geldi.

eskiden çılgınçocuk olan nickimizi artık

(F) ¢яαzzу_¢нσ¢нυ¢к_77 (F)

(ne yazık ki burda gül sembolünü göremiyorsunuz oysaki iki tarafında da gül sembolü var, bunu siz ekleyebilirsiniz tabiki msn kullanırken.)


,.-~*'¨¯¨'*·~-.¸-(_ċräżżÿ_ċhöċhüċk_77_)-,.-~*'¨¯¨'*·~-.¸
ŶÁĹŃıŹ_ßŐĨ_31¨‘°ºO
<.%C2%B7%C2%B4%C2%AF`%C2%B7.')"><º))))><.·´¯`dëllÿ_kıżż_34 <((((%C2%BA>')">.·´¯`·.¸>

Gördüğünüz gibi eskiden kullandığınız o sönük nicklerden eser kalmadı, artık kendine güvenen, nickname'ine çok şey anlatabilen, kısa zamanda dört haneli basamaklarda arkadaş edinebilecek insan nickleriniz artık hazır. Tabii ki, bu anlattıklarım, bu kocaman nickname dünyasına bir giriş niteliğinden öteye geçememektedir, artık elinizdeki bütün kaynaklar ile, bu yazı rehberliğinde yaratıcılığınızın sınırlarına bir yolculuğa çıkmaya hazırsınız. Yeni edindiğiniz nickname'lerinizle chatır,chatır chatleşmeniz dileklerimle.


(F) ¢яαzzу_¢нσ¢нυ¢к_16 (F)

Related Sites

www.kizmsnleri.com

Dediğinizi duyar gibiyim. "Yuh eşşeğe bak, blog'un adını haftada bir ben de yazarım koymuş, 2.5 senedir yazı yok". Açıkca söylemek gerekirse eşşekli - meşşekli konuşmanıza biraz bozuldum, samimiyetimize diyecek bir şeyim yok ama önce bir sorsaydınız neden yazmadın diye.

Ben sizin yerinize sordum, genel olarak problem hayat kavgası sanırım. Mayıs 2010 üzerine üniversiteden mezun oldum, 3 iş değiştirdim, başka başka kızlar sevdim.

Geri mi döndüm?

Size karşı çok net konuşmak istemiyorum, sözümde durmayınca ağzınız bozuluyor ama belki de ?!..

2 Mayıs 2010 Pazar

Düşünüyorum, öyleyse acı çekiyorum

Bilmemek utandırır, bilmek mutsuz eder.


Cehalet utanma duygusunu da kaldıracak ise, belki de gerçekten en büyük mutluluk. Sonuçta yapmamız gereken herşey fiziksel iken, kim yiyeceğini toplamak, sevdiceğini koklamak var iken, fiziksel bir iş yapmadan, yapılanlar hakkında konuşur, düşünerek yorulur ki?

Tabi ki fiziksel olarak hatalı olanlar. Belki de doğal bir seleksyon çalışmadı o konuda.

Mutsuzluğu da onlar icat etti, keşke kendilerine saklasalardı da, en azından düşünmeyi bir meziyet sananlar mutsuz kalsaydı. Diğerlerinin ne günahı vardı ki...

23 Nisan 2010 Cuma

Maşallah dediğim insanı 3. gün öldürmenin dayanılmaz hafifliği


Daha "Kelime Oyunu" ile ilgili birşeyler yazmanın üzerinden bir gün geçmemişti ki oyunun arasına reklam aldıklarını gördüm. Açıkcası biraz şok da oldum. 6 harfli kelimelere geçtiğini söyledikten sonra, müşterilerin çok sevdiği, kendi alanında lider süpermarket sorusunu hiç harfe ihtiyaç duymadan Migros diye cevaplandırdım.

Marka sormaları ne kadar garip diye düşünürken daha sonradan eklendiğini ayrıca üst sağ köşede de tanıtıcı reklam yazısını görünce, heeee diyerek bi anlamış bulundum.

Açıkcası reklam almaları iyi mi kötü mü bilmiyorum, rahatsız edici olduğunu kabul edebilirim fakat o paralarla ayakta kalabileceklerini de biliyorum. Bana garip gelen eskiden de sevdiğim bir reklamcı olan Yelda Kalaycıoğlu'nun ( Saatchi & Saatchi'de çalışıyordu, sanıyorum hala öyle ) süpermarketlerle alakalı anlattığı bir hikaye geldi.

Ajans olarak bir süpermarket işi yapacakları zaman focus group çalışması yapmışlar ve insanlara süpermarketlerin jingle'larını dinletmişler, yaklaşık 2 sn sürdü anlamaları demişti. Adeta pavlov'un kuçuları gibi.

Yarışmada da cevabı migros olan bu soruyu görünce benim de 2 sn içerisinde cevap vermem, ufak bir kuçucuk olduğumu gösterdi.

Sanırım bilinçaltımı aldınız, üstü kalsın.

21 Nisan 2010 Çarşamba

Su ya sabuna dokunmayan yarışma programı...

Kelime oyunu ben, ailem ve çekirdek arkadaş grubumun baya fanatik derecesinde izlediği nacizane bir yapımdı. Dağıttıkları para aylık olarak 6000 lira civarındaydı. Verdikleri para karşılığında izlenirliğinin çok yüksek olduğunu düşünüyorum, fakat reyting verilerine bakmadım.

Şimdi gelelim başkalarının ne yaptığına, kelime oyununun sessiz başarısı karşısında adında bile kelime geçen yeni oyunları türettiler, yarışmaya da 500.000 para ödülü koydular.

Televizyonda herşeyin dalgalar şeklinde yaşanması bir yandan beni güldürse de bir yandan da üzülüyorum. Mafya dizisi tutar, her kanalda mafya dizisi, lise dizisi tutar her kanalda lise dizisi. Keşke taklit etmekten daha gelişkin bir yapımız olsaydı.

Neyse en azından bu yarışmanın tatkit edilmesi karşısında mutluyum. En sonunda insanların hissetmediği bir yarışma programı sayfası açılıyor. Ve ben kırmızı hissediyorum.

Durun bir de on dan geri sayalım.

Valla dedim ama...

Haftada bir yazmak pek nasip olmadı. Sanırım doğamın getirdiği bir disiplinsizlik sonucu oluyor hep bunlar. Tabi altında garip motivasyonlar da var. Mesela yazıyoruz da kim okuyacak gibi.

Belki de artık daha az sıkıcı şeyler yazma zamanı gelmiştir. Ama buna da yetişmek pek imkanlı değil, keza hergün daha hızlı sıkılabilen bir toplum oluyoruz.

Derdiniz nedir yahu!

Saygılar.

28 Mart 2010 Pazar

Güzel insanlara

Doğru söyle, sen de telefonu eve unutup çıktığın zamanlar içinde önce endişe sonra da özgürlük kaplıyor ya, sonra da eve dönüp yeşeren umutlarınla telefonu eline aldığında belki mesaj gelmiştir diye bir umut yeşeriyor içinde ya, gelmemişse hüzünleniyorsun belki fakat var ya sen çok süper bir insansın...